
YARIM YAMALAK

Sorsalar en çok neren yoruldu? Ayaklarım derim, hani Rıfat Ilgaz’ın şiirinde dediği gibi “Bu ayaklar bir gün benden hesap soracak” diye. Sürükledim onları düşünmeden, gönlümün dilediği gibi.
Sevdiklerimi toprağa saklayınca da yüreğim yoruldu. Kendi hikâyelerinin ve benimle olan hikâyelerinin bitmiş olması, hep yarım kalmış gibi geldi.
Başkaları yerine düşünmek, merhamet etmek, başkaları yerine utanmak, ince düşünmekten de beynim yoruldu.
Başkasının söyleyebileceklerine maruz kalmamak için kendimle dalga geçmeyi severim çoğu zaman. Kafam büyük biraz benim, bu espri konusu olunca, kafam büyük ama içi dolu derim. Yüksek ihtimalle şeklinin bir artısı ve zekâya etkisi yoktur. Yine de pazara çıksa alırım kendi aklımı. Neler yapıyoruz aklımıza, beynimize biraz irdelemek istedim.
***
Her zaman, herkes gibi ben de söylerim, yazmak için okumak gerekir diye. Bazen sekteye uğruyor okumak da.
Şu sıralar elimde aylık dergilerin birinden tanışma fırsatı bulduğum Mahir Ünsal Eriş’in “Dünya Bu Kadar” kitabı var. Kitapta birbiriyle kesişen üç hikâye var, iki seferde bitirmeme rağmen üç hikâyeyi birleştiremedim, yeniden not alarak okumaya karara verdim.
Yazımın çıkış noktası da buydu. Kirlenen beyinler, halı altına süpürülen gerçek gündemler, sosyal medyadaki daldan dala akış. Seyrettiğim bir dizide şu replik geçti. “Hızlı düşünme, kalbin yorulur”.
Beynimizden yaklaşık bir günde 6000 düşünce geçermiş ve bunun %95’i bir önceki gün ile aynıymış.
Overthinking, aşırı düşünme, tekrardan ve detaydan kaynaklı kaygı ve strese sebep olurken, anksiyeteyi tetiklemesi beklenir.
Beynimiz ise bizden tek bir görev istermiş ve çoklu görevlerde performansı azalırmış.
Yarım dinlenen şarkılar, başı sonu eksik yazılar, her görüntüsü, her sesi bizden bir anı çağıran kısa kısa görsel, video ve yazılara maruz kalıyoruz çokça. Ve beynimizi bu akıştan korumak için bol bol kitap okumalıyız.
Kitabı tekrar okursam üç hikâyeyi birleştiririm diye umuyorum. Mahir Ünsal bir röportajında, “çok okumak, yazma konusunda haddini bilmektir” demiş, ne kadar güzel söylemiş.
***
TDK ve Ankara Üniversitesi işbirliği ile yapılan, bir milyon kişinin katıldığı oylamada, 2024 yılının kelimesi/kavramı “Kalabalık Yalnızlık” oldu.
Kişilerin internette ya da gerçek hayatta sosyalleşmelerine rağmen, iç dünyalarında yalnızlık hissetmesi anlamına geliyor.
Beynimizi yoruyoruz, uyaranı çoğaltıyoruz, vaktimizi öldürüyoruz, yine de iç dünyamızdaki yalnızlığa çare bulamıyoruz demek ki.
Oylamadaki diğer kelimelerse; merhamet, yabancılaşma, algoritma, yozlaşma, yapay zekâ ve dijital yorgunluk. Ben oylasam, dijital yorgunluk seçerdim, birbirinin zıddı iki kelimeyi birleştiren “Kalabalık Yalnızlık” kavramını seçmezdim.
***
Oxford ise yılın kelimesi olarak “Brain Rot” kelimesini seçmiştir. Anlamı beyin çürümesi olan “Bir kişinin zihinsel veya entelektüel durumunun, özellikle önemsiz ya da zorlayıcı olmayan içeriklerin aşırı tüketimi sonucu bozulduğu düşünülen durumu” demek. Bir iki paragraf önce bahsettiğim gibi, kopuk videolar, yarım şarkılar, başı sonu eksik yazılar maruz kaldığımız.
Uyaranı azaltıp, bol bol okumalıyız zihnimizi diri tutmak için.
Paulo Coelho’nun bir sözü ile veda etmek isterim. “Zaman öldürmek yerine bir şeyler yapın, çünkü yaşam sizi öldürüyor”.
Yaşanılası günlere…

Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.