LORDLAR VE LEYDİLER
Haydi, savaşa pardon bol bol para harcamaya!
Boş zamanlarımda bilgisayar oyunları oynamayı seviyorum. Kafamı, oyunun bir etabını geçmekle meşgul etmek hayatın gereksiz endişesinden uzak tutuyor beni. Artık, cep telefonlarına da yüklenen bu oyunlara istediğim an, her yerde ve her koşulda ulaşabilmem de büyük kolaylık.
Zekâ oyunlarını ve strateji oyunlarını çok severim. Yıllar evvel “Heroes” ve “Diablo” gibi oyunları oynamışlığım var. Diablo çok zor ve finali olan bir oyundu, finaldeki canavarı kimse geçemiyordu; ben son canavarı yendim ve oyun bitti. “The Sims” diye bir oyun vardı; bir ara paket halinde satılmıştı, kitap, cd… Almıştım onları. Gerçekten keyif verici oyunlardı. Yüzüklerin Efendisi oyununda ise klan olarak birinci olmuştuk ülkemizde… Yeni sezon filminin ilk gösterimini izlemeye davet edilmiştik, oyun ekibinin kurucuları tarafından. Yüz yüze tanışmalar, sohbetler garip bir histi.
Son dönemlerde strateji ve savaş oyunu oynamamıştım, kısa bir süre önce, bir oyun tanıtımına denk geldim ve telefonuma yükleyip oynamaya başladım. Keyifli bir giriş, ödüller ama tek başınıza ilerleyemeyeceğiniz, bir loncaya bağlanmanızı gerektiren türden bir oyun. Kendiniz de hemen lonca kurabilirsiniz belki ama henüz oyunu bilmediğimden, var olan bir loncaya girmek daha akıllıca geldi bana ve öyle yaptım.
Karakter yaratımları, oyun bölümleri, gerçek zamanlı etkinlikleri, kahraman modelleri, savaş ekipmanları, kale figürleri muazzam bir yaratıcılıkla tasarlanmış. Oldukça sıkı çalışılmış ve sürekli geliştirilen bir oyun. Bir eser parçasının bile hikâyesi güçlü ve sahip olunduğundaki etkisi kayda değer…
Fantastik bir görsel şölenin içinde sistem, oyunculara şöyle sesleniyor:
Lordlar ve Leydiler…
Oyunun kurgulanmış atmosferine çok yakışıyor, bu hitap. Gel gelelim, loncaya girdiğimde bir lorda veyahut bir leydiye rastlayamadım. Küfür, argo konuşma diz boyu idi. Oradan ayrıldım ve başka bir loncaya girdim; bir farkı yoktu ki o sırada başka bir loncanın lideri bana mesaj atarak, “Biz sadece Türklerden oluşuyoruz, bize katıl!” dedi. Bu arada gerçek kimliğim bilinmiyor tabii, takma isim kullanıyorum. Neyse, davette bulunan kişiye bu yaptığının etik olmadığını söyledim. Bana amacını izah etti, niye o kadar uğraştı bilmiyorum; zaten bulunduğum yerde mutlu değildim ve ikna olup yeni loncama geçtim.
İşler biraz karışık. Oyun gittikçe zorlaşıyor. Karşınıza sürekli “Paket al” butonları çıkıyor. O paketi satın almazsanız bin senede falan ilerlersiniz oyunda… Ben de oyuna para harcamayı reddeden biriyim. Elbette oyun kurucuları ve ekibi para kazanmayı hak ediyorlar, dediğim gibi çok başarılı bir çalışma… Satacaklar ki kazanacaklar.
Oyunlara kendini kaptırıp malını mülkünü kaybeden insanlar varmış. Bu bir gerçek… Paralı oyunlarda – parasız oynanan oyun da neredeyse yok gibi – dikkatli olmakta fayda var.
Beni asıl rahatsız edense insanların hemen telefon numaranızı isteyip WhatsApp grubuna sizi dâhil etmeye çalışmaları… Gerçek hayattan kopmak, günlük konuşma modundan çıkıp da fantastik bir kahramana dönüşmek oldukça imkânsız. Hele ki insanî zaafların bu mecrada da cirit attığını görmek üzücü…
Onurlu bir duruşun / savaşçının gerçek dünyada kalmadığı gibi bir tarafı kırık bir oyunda bile kalmaması, bugünün insanı hakkında ne çok şey söylüyor bize…
Her neyse,
Lordlar ve Leydiler,
Beyefendiler ve Hanımefendiler,
Baylar ve Bayanlar,
Erkekler ve Kadınlar
Biraz daha asalete, zarafete ve onurlu bir duruşa her yerde ihtiyacımız var.