
Öğretmenin Kalemi

Çocukluğumuz yetişkinliğimize getirilen en kıymetli çeyizdir!
Hangi yaşa gelirsek gelelim geriye dönüp baktığımızda, o sandığı açtığımızda hatırlamak istediğimiz sevilme, kabul görme hissi ve aile sıcaklığıdır.
İnsan hamurunun yoğrulduğu erken çocukluk döneminde, yaşamın temelleri atılır. Bu temel ne kadar sağlam olursa gelecek o kadar sağlam olacaktır.
Anne, babalık herkesin kendine özgü ve özel bir yolculuktur. Herkes kendi ebeveynlik hikâyesini kendi ve yoldayken yazar.
Mükemmel ebeveynlik henüz bulunamadı, arayanlar önce kendini, beraberinde fark etmeden çocuğunu yordu. Oysa sevildiğini bilmek her çocuk için yeterliydi.
Uslu olursa, başarılı olursa, söz dinlerse, sınavı geçerse değil, her ne olursa olsun koşulsuz sevilmek her çocuğun hakkıydı. Hepimiz onları sevmek için onlara sormadan dünyaya getirmemiş miydik? O halde bu sevgiyi her an koşulsuz vermeliydik.
Her koşulda kabul görmek, ihtiyacı olduğunda destek görmek bir çocuk için çok kıymetli. Çocuğu bir projeye dönüştürmeden, onun birey olduğunun farkına varıp, tecrübemizle ona yaşam yolculuğunda rehberlik etmek anne ve babalar olarak sorumluluğumuz. Elbet ki hata yapacağız. Samimi bir özür kalplere merhem değil mi?
O zaman söylemeden ve yapmadan önce bir düşünelim, çünkü söz ve davranışlarımız evladımızın yaşam tablosuna atılan fırça darbeleridir.
Bir gün dönüp de o sandığı açtığında ailesinden miras kalan mutluluğu koklasın… O tablo güzel geçmiş bir çocukluğun resmi olsun. Bu ona yeter!

Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.