Bu Topraklarda Barış Filizlenmeli
Her çağın kendine özgü bir kirlenme biçimi vardır. Kimi zaman dumanlı fabrikaların göğe saldığı gri bulutlarda, kimi zaman öfkenin ve nefretin kalpleri zehirleyen karanlığında…
Bugün biz, bilgiye en hızlı ulaşabildiğimiz çağda yaşıyoruz ama aynı zamanda birbirimizden en çok uzaklaştığımız çağda.
Sosyal medya ekranlarında birkaç kelimeyle birbirini ötekileştiren insanlar, haberlerde yankılanan kavgalar, siyasetin keskin dili… Bazen öyle geliyor ki, dünya kirleniyor; sadece doğası değil, kelimeleri, ilişkileri, kalpleri de.
Ama bu toprakların belleğinde hâlâ bizi çağıran bir ses var.
“İncinsen de incitme” diyen Hacı Bektaş Veli…
“Yaratılanı severim yaratandan ötürü” diyen Yunus Emre…
Bu ülkenin toprağı çok şey gördü. Aynı sofrada oturanı da gördü, birbirine sırt çevireni de.
Kötü insanların türküsü yoktur” diyen Neşet Ertaş gibi…
Birlikte türkü söyleyeni de gördü, birbirine nefretle bakanı da. Ama hep bir şey oldu: Çünkü bu toprakların mayası ayrılıktan değil, birlikten yoğruldu.
Üstelik bu sadece bizim toprağımızın mirası değil, insanlığın ortak çağrısıdır.
Martin Luther King “Karanlık, karanlığı kovamaz; bunu ancak ışık yapabilir. Nefret, nefreti yok edemez; bunu ancak sevgi yapabilir” diye haykırır.
Aslında hepsi aynı yola işaret ediyordu: İnsan kalabilmenin yolu sevgiden geçer.
Bugünse zaman başka ama sınav aynı. Birbirimize bakarken, farklılıklarımızı bir tehdit gibi görmeye başlıyoruz. Oysa biz, dillerimizin çeşitliliğinde, renklerimizin ve kültürlerimizin zenginliğinde, farklı ipliklerden dokunmuş bir kilim gibi güzeliz.
Bir iplik koparsa, desen bozulur.
Dünya yeterince bölünmüş durumda. Eğer biz kendi ülkemizde, kendi topraklarımızda barışı ve sevgiyi yeşertemezsek, çocuklarımıza nasıl bir miras bırakacağız? Ötekileştirmenin hüküm sürdüğü bir gelecek mi, yoksa birlikte var olmanın güvenini veren bir vatan mı?
Unutmayalım: Birbirimizi ötekileştirdiğimiz her an, bu ülkenin ruhunu yaralıyoruz.
Nazım Hikmet’in dediği gibi,
“Vatan ki bu insanların evidir sevgilim, onlar vatana düşman.” Gerçek ihanet, insanı insana düşman etmekten geçer.
Biliyoruz ki bu topraklarda kin kalıcı olmadı hiçbir zaman. Çok sınandı, çok denendi. Ama her defasında sevgi, toprağın çatlağından çıkan bir filiz gibi yeniden yeşerdi. Bugün bize düşen, o filizi büyütmektir.
Çünkü bu ülkenin yarını, barışı savunanların yüreğinde yükselecek.
Ve belki de en güçlü söz şudur:
Kardeşliği savunmak bir tercih değil, bu topraklarda insan kalabilmenin tek yoludur.
Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Ağustos Biterken ,Asıl Her Şey Şimdi Başlıyor!..
-
30 Ağustos
-
Bu Topraklarda Barış Filizlenmeli
-
HER YAŞIM
-
ÖNEMLİ OLAN BELEDİYENİN NE KAZANDIĞIDIR..
-
Çocuk evin aynasıdır…
-
Temmuz Ayında Geriye Dönmek mi, İleriye Gitmek mi? (Merkür Retrosu)
-
KATS SAHNE / HAYATTA BIRAKMAM Tiyatro Oyunu
-
İlişkinin ‘S’ini Kaybettik, Gören Var mı?”
-
KEVGİRLE KAYNAK TAŞINMAZ
-
HİBRİT
-
BAZEN