
İlişkinin ‘S’ini Kaybettik, Gören Var mı?”
İlişkinizde Üç ‘S’ Eksikse, Yine de Tebrikler!
Eğer bir ilişkiniz varsa ama içinde saygı, sevgi ve seks yoksa… O zaman, tebrikler! Artık sizin de toplumda hatırı sayılır bir “beraberliğiniz” var.
Adına ister evlilik deyin, ister flört, ister sevgililik.
İçeriği boş ama formu dolu bu birliktelikler, günümüzün en dayanıklı yapılarından biri olabilir!
Zamanın testini geçmiş, yıllara meydan okumuş. Kimse ayrılmamış, boşanmamış, küsüp gitmemiş.
Kol kırılır Yen içinde kalır misali.
Ama küçük bir detay var ve o detay artık ne kadar küçükse…
İlişkinin içinde ilişki kalmamış ama adı hâlâ ilişki olarak kalmış mini detay.
Dışardan bakınca harika gözüken birliktelikler.
Aynı evde yaşıyorlar, markete, pazara birlikte gidiyorlar, çocuk varsa onun okulundan, kursundan, yeme içmesinden konuşuyorlar.
Stresli de olsa, hayatı organize ediyorlar.
Düğünlerde, tatillerde birlikte poz veriyorlar.
Ama biraz daha yakından bakınca…
Ne zamandır dokunmadıklarını, birbirlerinin gözünde hâlâ özel olup olmadıklarını, gerçekten saygı mı duyduklarını, yoksa sadece tahammül mü ettiklerini sorgulamaya başlıyorsunuz.
Saygı, Sevgi, Seks.
Hani şu ilişki dinamiğinin omurgası olan üç ‘S’ harfi.
Saygı… O da ne? Modası geçmiş kelime. Zaten yıllardır birliktesiniz, ne saygısı?
Partnerin özel alanına saygı göstermek mi? O da nereden çıktı? Ne özel alanı? Telefonunu kurcalamak, kararlarını sorgulamak ve “Ben olsam öyle yapmazdım” cümlesini haftada birkaç kez tekrarlamak, saygının en samimi formlarından biri!
Artık kimse “birbirine alan açmak” gibi şeylerle uğraşmıyor. Ne gerek var?
Zaten yıllardır birlikteyseniz, onun ne düşüneceğini ezberlemişsinizdir.
Yeni bir şeye gerek yok. Zaten en doğrusunu birinizden biri hep bilir, diğerine susmak kalır.
O yüzden kararlara, kişiliğe, seçimlere saygı duymaya ne hacet?
Partnerinize sürekli “Sen yine yanlış anlamışsın” veya “Saçmalıyorsun, sen ne anlarsın?” demek, gayet sağlıklı bir iletişim şeklidir!
Onun değer yargılarını küçümsemek, fikirlerini alaya almak, hatta başarısını görmezden gelmek…
Bunlar hep “biz birbirimizi çok iyi tanıyoruz” şemsiyesi altında toplanır.
Bir ilişkide saygı yoksa ne olur?
Önce sessizlik girer araya. Sonra kırgınlık. Ve sonra, siz hâlâ aynı evde yaşarken, iki ayrı dünyaya dönüşürsünüz.
Ama ne gam!
Dışarıdan hâlâ “çiftsiniz, ne güzel birlikteler” görüntüsü var. Yetmez mi?
Sevgi? O da eskidenmiş.
İlişkinin başında o şarkılar, o şiirli mesajlar, “Ben sensiz ne yaparım?”
“Seninle yaşlanmak istiyorum.”
“Seninle her şey güzel.”
“Seni seviyorum* vardı ya, artık yok. Onların yerine;
“Akşam ne yiyeceğiz?”
“Faturayı yatırdın mı?”
“Çocuğun veli toplantısı ne zaman?”
“Bu lekeyi niye çıkarmadın?”
” Sen ne çok konuşuyorsun”
Elbette hayat sadece pembe kalplerden ibaret değil.
Sorunlar, sorumluluklar var.
Ama sevgi, gündelik hayatın içinde bile kendini belli eder.
Bazen sessizce bir çayın yanına koyulmuş bir kurabiyede,
Uyurken üzerini örtmede,
“Çok yoruldun canım, dinlen” biraz da
“Sen seversin” diye aldım cümlesinde,
Bazen de sadece can kulağı ile dinlemekte.
Ama yoksa?
Sadece görev gibi yaşanan, kalpten kopmuş, ruhsuz bir birliktelik kalır.
Birlikte oturursunuz ama konuşmazsınız.
Konuşursunuz ama duygunuzu koymazsınız.
Koyarsınız ama karşılık alamazsınız.
Sevgi eksikse… Evet, hâlâ birliktesinizdir ama aslında yapayalnızsınız.
Seks? Aaa evet, bir ara vardı o.
Şimdi “yorgunum” kelimesi ilişkide cinsel şifredir. Haftada bir “aklımızda” olan ama “vaktimiz olmayan” şeylerden biri.
“Zaten artık seksin zamanı değil” cümlesiyle hem yaş, hem bahane bir arada sunuluyor.
Ama sorun değil; zaten telefonlar diziler var. Ve en azından orada hâlâ tutku dolu sahneler izleyebiliyoruz.
Elbette seks her ilişki için aynı sıklıkta, aynı biçimde olmak zorunda değil.
Ama hiç yoksa?
Ya da tamamen zorunluluk haline geldiyse?
O zaman ilişki, fiziksel bağını kaybeder.
Ve orada kaybedilen şey sadece bedene dokunmak değil, ruhların mesafesidir.
Seks eksikse, ilişkide tutku ölür.
Yerine ya sıkılganlık gelir…
Ya da sessizce uzaklaşmalar…
Ya da başka yerlerde arayışlar.
Ama isterseniz buna da romantik bir isim takabilirsiniz.
“Bizden geçti.”
Ya da “Artık sadece iki arkadaş gibiyiz.”
İlişkide;
Eğer bu üçlü, saygı, sevgi ve seks hayatınızdan çekip gittiyse;
Geriye ne kalır biliyor musunuz?
Kalabalık içinde yalnızlık.
Görev gibi sürdürülen bir beraberlik.
Ve kimseye anlatılamayan ama içten içe kemiren bir yorgunluk.
Hayatın ve en değerli zamanın boş, boş akıp geçmesi.
Bazen adı hâlâ ” ilişki’dir.
Ama gerçekte bir “birlikte yaşam protokolü”dür.
İki kişi, birbirini sessizce tüketerek yaşar gider.
İlişkiniz hâlâ ayaktaysa ama içinde saygı, sevgi ve seks yoksa…
Bu yazıyı okurken içinizden “Bizi anlatmış” diyorsanız…
Bu bir son değil.
Belki bir başlangıç olur. Belki de tüm bunların çözümü dördüncü “S” anahtarıdır.
Samimiyet.
Önce kendinize, sonra karşınızdakine.
Sizde en çok hangisi eksik? Hangisini geri getirmek isterdiniz?

Yorumlar
Yorumlar (Yorum Yapılmamış)
Yazı hakkında görüşlerinizi belirtmek istermisiniz?
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Benzer Yazılar
-
Çocuk evin aynasıdır…
-
Temmuz Ayında Geriye Dönmek mi, İleriye Gitmek mi? (Merkür Retrosu)
-
KATS SAHNE / HAYATTA BIRAKMAM Tiyatro Oyunu
-
İlişkinin ‘S’ini Kaybettik, Gören Var mı?”
-
KEVGİRLE KAYNAK TAŞINMAZ
-
HİBRİT
-
BAZEN
-
Haziran Bitti… Temmuz, Merkür Retrosu ile Gündemimizde!
-
MY TİCKET – HAYATI HİKAYE OLAN ADAM SAİT FAİK TİYATRO OYUNU
-
SİNOPSİS
-
Her Selâ, Bir Hatırlatmadır Vakit Varken!
-
BU YAŞTAN SONRA MI?